Akıl ve Oluşum

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Her birey, grup, toplum ve devlet yönetimleri, kendilerine göre bir akıl oluşum yöntemi bulmuş olsalar da, bunların çoğu derince sorgulanmaya muhtaç. Çünkü insanın doğal hücresel beyin yapısı sürekli ne, nedir, neden nasıl, niçin? Gibi aklın almayacağı kadar sorusal emir kipiyle doludur. Nöronsal emir kipleri her zaman bilimselliğe dayandığından, bunu zahmetli ve uğraştırıcı gören hantal, tembel ve asalak kişilikler, sürekli içgüdüsel egoya göre tercihte bulunurlar

 
Akıl; (Us) insanı hayvandan ayıran temel yapıdır. Aynı zamanda bu düşündedir de. Ancak akıl insanda doğuştan var olan bir özellik değil. Sadece aklın oluşmasını sağlayan milyarlaca hücre beyinde hazırdır. Beyin gelişimi tamamlanmasıyla hücreler harekete geçerek, usun oluşmasında temel göreve sahiptirler. Filozof Bacon'un belirttiği gibi, “İnsanın doğasında akıldan çok delilik vardır” der. Delilikse, diğer ifadeyle hayvani özellik demektir.
 
İnsan doğduktan en az yedi yaşına kadar akılsızlığıyla, işlenmemiş madene benzer. Özellikle bu yaşa kadar çocuklar anne başta olmak üzere, baba ve çevresindeki hareketlere bakarak yaşamını yorumsuz içgüdüsel sürdürür. Her şey doğal tepkime şeklindedir. Beyin gelişimi tamamlandıktan sonra, insanın sürekli doğal tepkimeyle yaşaması düşünülemez. Çünkü doğal tepkime, insan beyinindeki hücrelere her zaman yeterli cevabı verememekte. Bu yüzden insan; ya insanileşmek zorunda veya hayvanlar seviyesindeki yaşama döner. İkisinin arası zaten deliliktir. İşte Hayvan ile insan arasındaki bu önemli çizgi, şu özellikle birbirinden ayrılıyor. İnsan beyin yapısı aklın alamayacağı derecede derinlikli, çok fonksiyonlu üstünlüğe sahip olduğundan, insanı sürekli bilinçli olmaya sürükler. Bu hazine derinliği canlı hayvan türlerinin hiçbirinde bulunmaz. İnsan beyin hücre zenginliğinden kaynaklı, hep ileriye doğru sıçrama yaparak, insanlaşma özelliğini öncü ve aktif duruma getirir. Fakat beyindeki sıçrayışlar her insanın anatomik ve psikolojik yapısına göre farklı gerçekleşip, bazıları akıllı insan konumuna gelirken, bazıları yarı insan veya yarım akıllı aşamada kalırlar.
 
Beyin hücrelerindeki sıçrayış, çocukluk evresinin tamamlanmasıyla bu hareketi gösterir. Hücrelerin en somut işaretleri bak, git, sor ve incele biçimindedir. Bu tepkimeleri doğru, istekli yönlendiren kişiler zeki ve akıllı insanlardır. Yanlış ve yarım yönlendirenler akıl yoksunudur. Hücresel tepkime ya da sinyallerin doğru yönlendirilmesinin formülü ise, sorgulama ve analitik davranmaktır. Fakat çoğu kişi beyinden gelen bu uyarılarla analitik davranmak yerine, kendisini yormayan basit egoist duygularla cevap olmaya çalışır. İnsanların bugüne kadarki pratiklerinden anlaşılacağı gibi, çoğunluk sorgulayıcı analitik yaşamak yerine, içgüdüsel basit egoyla hareket etmektedirler. Analitik davranmayan toplumlarda bireyler, ya hayvanidir veya yarım akıllı delilerdir. Toplum ve bireylerde aklın oluşup oluşmadığını, bu noktadan rahatlıkla anlamak mümkündür.
 
Her birey, grup, toplum ve devlet yönetimleri, kendilerine göre bir akıl oluşum yöntemi bulmuş olsalar da, bunların çoğu derince sorgulanmaya muhtaç. Çünkü insanın doğal hücresel beyin yapısı sürekli ne, nedir, neden nasıl, niçin? Gibi aklın almayacağı kadar sorusal emir kipiyle doludur. Nöronsal emir kipleri her zaman bilimselliğe dayandığından, bunu zahmetli ve uğraştırıcı gören hantal, tembel ve asalak kişilikler, sürekli içgüdüsel egoya göre tercihte bulunurlar. Bunu o kadar fazla öne çıkarırlar ki, gerçek tüm doğruları kıymetsizleştirmekte hiçbir sakınca görmezler. Ve utanmadan bunun adını akılcılık ya da en iyi düşünce koyarlar.
 
Evrensel değerler gereği, her ne kadar bireysel özgürlükler ve tercihleri sorgulamak doğru olmasa da, bunun her durumda geçerli olmadığı bilinmesi gerekiyor. Çünkü insan doğası toplumsallığa göre gen haritası programlanmıştır. Yapabildiği kadar toplumsalcı evrensel değerleri öğrenmek gibi bir mecburiyeti var insanın. Bu da bilimsel sorgu ve analitik düşünceyle gerçekleşen bir durumdur. Aklın veya düşüncenin oluşumuyla ilgili böyle bir gerçeklik olduğu halde, çoğu birey, toplum ve devlet yönetimleri somut bilimsellik yerine, daha çok bilim dışı egoist duygulara hitap eden dini vb. soyut söylencelerle yetinirler. Birey ve toplulukları buna sürükleyen iki önemli sebep vardır.
 
Birincisi kişilerin fiziki hantal yapıları, ikinci nokta çevre ve yaşanılan toplumsal sistemin gerici yönlendirmesinden kaynaklanır. Beyin hücreleri her insana insan gibi yaşa diye çeşitli sinyaller verirken, düşünsel ve fiziksel açıdan hantal kişilikler buna uymazlar. Uyabilmesi için sorgulama mekanizmasına ehemmiyet verecek iradeye sahip olması gerekir. Bu da bilimsel emek ve çaba demektir. O yüzden uyuşuk asalak karakterdeki kişilikler, her şeyin hazır eline gelmesinde yardımcı olduğunu düşündüğü, din ve çeşitli hileci yöntemler tercih edilir. Soyut tercih ve hilelerle aklın oluştuğunu ileri süren cambazlar, bu sayede önemli maddi çıkar elde edebiliyorlar. Ancak bunun temelindeki çirkeflik, insanların duygu ve emekleri sömürülmeden mümkün olmayışıdır.
 
Çevre, hayvan, doğa ve insan hakları çiğnenerek elde edilen ihtiyaç dışı varlıklar, insanın aptallığını gösteren en büyük akılsızlık kanıttır. Ve şu nokta bilinmelidir ki, istisnaların dışında, dünya topluluklarının çoğunda hırsızlıklar son bulmadığına göre, insanlarda henüz gerçek akıl oluşmamış demektir. Aklı oluşmayan insan ya tamamen hayvanidir veya yarım akıllı delidir. Bu karakterdekilerin en çarpıcı özellikleri hiçbir şeyde sınır ve kural tanımayıp, sorgusuz sualsiz her şeye özenen maymun iştahlı olmaları. Diğer taraftan akıllı olmanın temel özellikleriyse sabır, mütevazi, dost canlısı, insana, hayvana ve doğaya değer verip sorgulayıcı kişiliktir. Aynı zamanda mümkün olan kaynaklarla ölçülü yaşarken lüks, özentili ve gereksiz araçlardan uzak durandır.
 
İfade edilmeye çalışılan akılcı karaktere uygun dünyada parmakla sayılacak kadar az insan vardır. O zaman şu önemli noktaları belirtilmek durumundayız. İnsanların büyük çoğunluğu yarım akılcılıkla aptallar sürüsünü oluşturuyorlar. Bunun yanında insanı, insaniyete dönüştüren akıl gücü çok az kişide mevcut olup, sayısal açıdan azınlıkta kalmasıyla, akılsızların işi daha da kolaylaşmakta. Böylece aklın oluşumunda sihirli anahtar olarak “Sorgulama” en temel ilke şeklinde karşımıza çıkıyor. Büyük, küçük, kutsal olan olmayan her şey sorgulanmadan, akıllı olunduğunu söylemek ukalalık veya deliliktir. Doğada yaşamı sorgulamayan iki canlı vardır. Bunlardan birisi hayvanlar, diğeri basit çıkarları için sorgulamandan sürekli birilerinin arkasından giden yarım akıllı delilerdir.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...