Öykü

Akitbo

Alihan Demir kullanıcısının resmi

Reklam bir iki ekranlarda dönmeye başlayınca firma hemen istatistiklerini yoklamış ve reklamın başarısı konusunda reklam şirketine tam puan vermişti.  Antlaşmanın şartlarına göre ilk ödemeyi de hemen yapmışlardı. Jilet reklamının yaratıcı fikri ise Semih’ten gelmişti. Stajyer olmasına bakmaksızın günlerce kafa yormuş ve bu işin altından kalkabilmişti. Patron şirketin yaptığı ilk ödemeden küçük de olsa bir payı Semih’e ödül olarak vermeyi düşünüyordu. Yoksa bunun şirketin çok önemli yeni bir reklam teklifi almasıyla alakası yoktu.

Mercan Kırmızısı/Elif Füruzan Uysal

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Kitabımı okuyorum sahile attığım hasırım üstünde, bangır bangır bin çeşit müzik olmadan… Akşamları üstümde hafif bir ceket, gün batımını izliyorum fenerin oradan… Hala açık balıkçı lokantalarından gelen ızgara balık, kalamar tava kokularını içime çeke çeke demleniyorum ‘Fahrettin Kerim’le… Rahmetli babam otuz beşlik rakıya “Fahrettin Kerim”  derdi, bana da takıldı kaldı. Önceleri kimse anlamazdı, “Ne diyor bu?” diye, boş boş bakarlardı yüzüme. Anlatırdım. “Küpe kalsın kulağınıza.” derdim. “Size getir bir Fahrettin Kerim” derlerse otuz beşliği koyun önlerine.

Bir Tutam Ot

İsmail Cömertoğlu kullanıcısının resmi

İşçiler, emekçiler, memurlar için hayat gerçekten zordu. Çocuklarını iyi yetiştirmek isteyen anne babalara daha çok çalışmak, daha çok ezilmek düşüyordu. Bütün bunları düşünürken bir otomobil yakınımızda durdu.
Otomobilden inen iki kişi bize doğru geldi. Selam alıp selam verdik, birbirimize hâl hatır sorduk.
 “Biz öğretmen İsmail’i arıyoruz.” dediler.
“Aradığınız kişi benim, hayırdır, niçin beni arıyorsunuz?” dedim.

Hapisteki çocuk Aren'in annesinden yeni bir öykü

Görülmüştür kullanıcısının resmi

Günışığı tüm görkemiyle ortalığı aydınlatmaya başlamıştı. Kuşlar sanki doğaya bütün neşeleriyle koro halinde müzik ziyafeti veriyorlardı. Aren mışıl mışıl uyumaya devam ediyordu.
Annesi yavaşça küçüğünün yanına yaklaşmış, gülümseyerek seyretmiş o güzelliği, uyandırmak istememiş önce ama bugün yapacakları işleri varmış ve Aren’de yardım edeceğini “anneciğim ben kocaman oldum iş yapabilirim” demişti. Uyandırmaya karar verdi.
Küçüğüm, uyan artık, sabah oldu kuşlar sana sesleniyor, diyerek gülümsemiş.

Türkiye’de Hanzo Almanya’da Hans

Sırrı Ayhan kullanıcısının resmi

 
Tabi İstanbullu bu tür olaylarla ara sıra karşılaştığı için Hasan’a ''Hanzo'' diye takılmış. Aslında Hasan çalışkan ve zeki bir insan; İstanbullu nereden bilsin Hasan'ın okula gitmediğini.
Hasan, adres sora sora hemşerileri bulmuş sonunda. Onların yardımıyla iş bulup çalışmaya başlamış. Günler geçmiş ama o daha Hanzo’nun ne anlama geldiğini bir türlü çözememiş.

Bebek

Sırrı Ayhan kullanıcısının resmi

Saatlerdir direksiyon başında iş kovalamama karşın dişe dokunur iyi bir tur yakalayamamıştım. Akşama doğru yol kenarında bir kadının el kaldırdığını görüp, “Taksi!” diye seslendiğini duyup durdum. Kucağında küçük bir bebek, kolunda bir de sepet vardı.  Kapıyı açıp saygılıca onları arka koltuğa yerleştirdim.  ''Nereye, ne tarafa gideceğiz, hanımefendi?” diye sordum nazikçe.
 ''Şoför Bey, bizi Frankfurt şehir merkezine götür. Frankfurt tren istasyonuna yakın bir yere varalım, ben size adresi tarif ederim.” dedi.
Tamam, hanımefendi.” deyip marşı çalıştırdım.

Tarık

İsmail Cömertoğlu kullanıcısının resmi

"Gel oğlum benim bahtı kara oğlum." dedi ve oğlunu bağrına basarak kendisi de katıla katıla ağlamaya başladı.

Tarık'ın şalvarı yırtılmış, gömleği kirden katmerleşmişti. Ana özlemi, baba özlemi içindeki Tarık on bir yaşındaydı henüz. Ağustosta annesi ağır bir şekilde hastalanmış çok geçmeden Gaziantep Amerikan Hastanesi’ne yatırılmıştı. Hastalıktan kıvranarak ölümle pençeleşen ana çocuklarını düşündükçe kendinden geçiyordu. Hele hele Tarık aklına gelince yüreği parçalanıyor, mahvoluyordu.

Ne söylenir acaba?

Sırrı Ayhan kullanıcısının resmi

''Kapıya kadar yanaşsan iyi olur.” dedi.
''Ev karşıda işte.” dedim. “Karşıya geçebilirsiniz. Beni şimdi oraya döndürmeyin, sonra sorun olur.''
''Ben yürüyemem!''
''Neden? Sağlıklı ve dirisiniz. Biraz yorgun görünüyorsunuz ama her halde birkaç metreyi de yürüyebilirsiniz?''
''Sen boyuma bakma! Bacaklarımda hiç takat kalmamış.''
 ''Neden ? O kadar çok mu hastasınız?''
''Evet.''

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Öykü beslemesine abone olun.