Öykü

İsmail

Nejla Arslan kullanıcısının resmi

Dağların gölgesinde kalan, tepelerin ardından başlayan çıplak dağların üstündeki bitki örtüsü yemyeşildi. Karşı dağlara yağan yağmurun kokusu geliyordu İsmail’in burnuna. Otlayan koyunları aceleyle toplamaya çalıştı. Ne yaparsa yapsın, hızla yaklaşan kara bulutlara yakalanacaktı. Küçük torba içine koyduğu bulguru ve ekmeği nereye saklayacağına karar veremedi. Herhalde yine ıslanacaktı.  Elindeki sopasıyla toprağı eşeledi, çalı çırpı topladı.

Gece Yürek ve Dil Suskun .

Görülmüştür kullanıcısının resmi

           Neden diye sormayacağım, çünkü ruhum hapishanelere sığmıyor. Ruhumu hiçbir yere sığdıramıyorum. Bu hakikat ortadayken bile toprağın koynuna sığacağımı sanmıyorum. Toprak dar gelir, sığamam toprağın koynuna.
            Toprak ağır. Duvarlar soğuk.
            Sular kurşun kadar ağır. Özlemler ise büyük.
            Yani topraktan gelerek gecenin kalbine akarak, gecenin yatıştırıcı, uslu sessizliği ile birlikte bir sonsuzluk içinde kalmayı yeğlemek daha iyi.

BELİKLİ MEZAR TAŞLARI

Görülmüştür kullanıcısının resmi

 
 
Kıraç tepedeki mezar taşlarına asılı örüklü saçlar ağıtlarını yele bırakıyordu. Yüzü kuru nehir yataklı kadın, toprağı yeni yığılmış mezarın taşını bir bebek gibi kucaklayıp ulumakta.
Zaman önüne kattığı her şeyi sürükleyen sel akışında. Toprağın holü içine işleyince doğruluyor. Genzini temizliyor. Kuşağından çıkardığı hançerle her iki beliğini diplerden kesiyor. İtinayla mezar taşına asıyor .

Ölü Ömer

Muzaffer Oruçoğlu kullanıcısının resmi

Böyle bir çılgınlık yapacağı içime doğduğu için, zavallı babam acı çekmesin diye baltayı on gün öncesinden bilemiştim. Kafam, borç, diyet, kefaret, kıskançlık, haset, korku, kuşku ve balta darbeleri gibi fuzuli belaların istilasına uğramıştı. Tüm bu bela kalabalığını aralayıp, kendime yol açmaya çalışırken, kedi miyavladı, dilim açıldı:

Vasiyet

Sırrı Ayhan kullanıcısının resmi

 
Birkaç gün içinde birçok dostunu görüp özlemini giderdi.
Birkaç gün geçtikten sonra eski bir arkadaşının evine gece yemeğine davet edildi.
Eve vardığında yirmi yılda seyrek gördüğü beş altı dostunu bir arada gördü. Uzun yıllar önce birlikte cezaevinde kaldığı Kel Mahmut’u görmek onu ayrıca memnun etmişti.
Yemekten sonra sohbet aldı başını gitti. Arkadaşlarının merak ettikleri birçok konu vardı. Cendere Köprüsü’nü ilk kitabının kapağına alarak memleketinin tanıtımına katkıda bulunduğu için, ona ayrıca memnuniyetlerini belirttiler.

Sürgüne düşen sevdanın sesi

Fetih Koç kullanıcısının resmi

 
    Çolağ fecir yürüyüşlerden sınırların ötesi sürgündeydi artık. yıllarını verdi sürgün yaşama. Sürgün hayatta da sevdasından bir taviz vermedi. Yanıp tutuşuyordu firari aşkın közünde. Alevler içindeydi. "Bir gün mutlaka biter bu sürgün, bir gün mutlaka dönerim sevdam" diyordu her nefes aldığında. Çolağ yıllarını eskitti sürgünde ve döndü o kadim topraklara. Döndü ve gördü viran olmuş vadileri, yıkılmış evleri, tepelerin ve sevdaların değişime uğramış olduğu yaşandığı o kadim topraklara... Zımêq'e... 
    

YOLUN SONU

Hüseyin Habip Taşkın kullanıcısının resmi

 
Dünyamızın bir bölgesine akbabalar çullanmış. Teknoloji dedikleri iki kanatlı, kanatlarının arasından geçen upuzun demir yığını, gökyüzünün hâkimi ‘benim’ dercesine mavilikler içinde şekilden şekle girerek gözdağı veriyor insanlara.
İnsanlar nerede? Yeryüzünde, yeryüzünden gökyüzüne endişeyle bakan insanlar. Gökyüzünden fırlatılan çeşit çeşit bombalar, adres sormadan, davetsiz misafir gibi dalıyor insanların, evlerin, işyerlerinin arasına.

Hasret nemlenmiş, nem duvara işlemişti.

Fetih Koç kullanıcısının resmi

 Her ne kadar farklı olsa da Zımêqlilerin sıcak duygularıyla karşılandı. Sessiz kalmayı tercih ediyordu. Ona yönelen bakışlarda bir iz arıyordu. İçini nehir edip onu bu köye getiren o nehrin izi... ‘Hangi gözlere değer gözlerin, hangi bakışlar üşüşür de unutur yüreğimi?’ dedi içinden. Tüm çabalara rağmen oturmadı. Onu tanıyan Funda ve Yazgül onunla ilgilendi ve onu alıp Quma Çiçe'nin evine götürmeye yöneldiler. Reddetmeden onlarla birlikte köy ortasında ayrılarak eve doğru gitmeye başladılar. Yürürken aniden Funda ve Yazgül'e dönerek: “Onun evi nerde, o hangi evde büyüdü?” diye sordu...

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Öykü beslemesine abone olun.