Kitap Tanıtımı

Bir “İzmirkolik”in Serüveni[*]

Temel Demirer kullanıcısının resmi

Bir yağmurdur bizim için yaşamak.”[1]
 
“Geride kaldı” denilen “eski(meyen)” iç savaş günleriydi: Grev çadırlarından, namluya sürülmüş mermi gibi soluk soluğa koşuşturmalardan, civanmert fedakârlıklardan, İzmir’den (ya da Eşrafpaşa’sından) anımsıyorum ‘Baterist’i…
12 Eylül karanlıklarından sonra da, el kapılarının gri gökleri altındaki Paris’teydik; ‘Camcı Hikmet’ti lakabı...
İster ‘Baterist’, ister ‘Camcı Hikmet’… Değişen bir şey yoktu: O hâlâ “Böyledir bizim sevdamız” diyerek nefes alıp vererek, biriktirip, yazıyordu.

Aysel

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Aynadaki Aysel’e gevrek sulu bir öpücük atıp mutfağa geçti. Mutfağa girince gidip kahve makinesinin düğmesine bastı. Mutfağa yayılan kahvenin kokusunda demledi ruhunu… Birkaç tabak, bardak vardı lavaboda, onları makineye yerleştiriverdi el çabukluğuyla. Elinde kahve fincanıyla bahçeye açılan kapıya yöneldi dans eder gibi. Bahçenin taze serinliğindeydi artık. Rattan şezlonglardan birine uzanmıştı ki doğruldu, aklına önemli bir şey gelmiş gibi içeriye girdi aceleyle. Bahçeye dönüşünde Vivaldi’nin notaları yayılıyordu her yere.

Mektuplarla Paylaşılan Yaşamlar/Ganime Gülmez

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

***
12 Eylül’den Günümüze Siyasi Tutsaklar-Mektuplarla Paylaşılan Hayatlar” adlı bu kitabı elime alınca; “Seza kaç yaşında şimdi?” deyiverdim. Öyle ya! Biz buralara geldik, yıllar geçti. Uzağımızdakilerin yaşlarını bile hâlâ ayrıldığımız zamanlar gibi hatırlıyoruz. Ya da galiba, hayatta kalma “şansına” sahip olma ortaklığımızdan olsa gerek; kendimizle diğerlerini hep yaşıt hissediyoruz! Seza, 1954 doğumluymuş! 65’ini devirmiş!

Elma Çiçeği

İsmail Cömertoğlu kullanıcısının resmi

Kitabı okurken Fırat’la birlikte devrimci eylemlerle, cezaevi ve iltica kampı yaşamıyla birlikte hayatın geçekleriyle tanışacaksınız. Fırat’la birlikte mitinglere katılacak, gözaltına alınacak, cezaevine düşecek ve geçmişi sorgulayacaksınız. 12 Eylül darbesinin kimi devrimcileri yerlerinden, yurtlarından ettiğini, sevdiklerinden ayırdığını, kimilerinin Avrupa’da nasıl yozlaştıklarını, devrimcilikten, insanlıktan nasıl uzaklaştıklarını görerek kahrolacaksınız. Her şeye rağmen Mazlum gibi insanların devrimcilikten ve ilkelerinden taviz vermediklerini de okuyarak gurur duyacaksınız.

Masalcı Bilge Baykuş

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

 
Padişah, ota uzun uzun baktıktan sonra “Ben bu ot sayesinde şifa buldum ve bu ot sayesinde oğlumun, ailemin ve sevginin bu dünyadaki her şeyden daha kıymetli olduğunu öğrendim. Bahar şifacısı bana bu ot sayesinde hem sağlığımı hem de oğlumu geri verdi. Bu otun adı bundan sonra
‘’oğulotu’’ olsun.” demiş.
O günden sonra bu güzel ve şifalı otun adı ‘’oğulotu’’ olmuş.
Her kim ki strese girer, uykusuzluk problemi çekerse oğulotu kaynatıp içermiş. Her kim ki bu masalı okursa, bu dünyadaki en büyük zenginliğin aile olduğunu bilirmiş.
 

AĞIT Yaşatamadıklarıma

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Bütün şehrin ruhu çekilmiş sanki. Sokak lambaları bile aydınlatamıyor bence bu şehri. Ay bile cılız kalıyor. Güneş çıksa ne olacak karanlıklardayım. Allah'ım ruhuma karanlık çöktü.

Hastaneden geleli üç gün oldu. Ruhumu o muayene odasına asıp da geldim. Bedenimi koyacak yer bulamıyorum. Nasıl bir talihsizlik bu böyle! Son şansımı da aldı benden. Etrafımda döne döne aldı yavrularımı benden.

Belki de üç bebeğim olacaktı! Belki iki! Bilmiyorum ama olacaktı. Bu defa yavrumu ya da yavrularımı kucağıma almak için çok umutluydum. Yine umudumu öldürdü o pis mahlûk.

Mahi/ Serpil Gündoğdu Emre

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Her şey o kadar ani olmuştu ki Mahi daha yaptıkları şeyin ciddiyetinin farkında değildi. Elinde küçük bir bohça, ayağında ablasının botları, sırtında kalın el örgüsü kazak ve onun üstünde yine ablasının siyah mantosu, boynunda el örgüsü yün şal...

Hüseyin, üstünü sıkı giyinmesini söylemişti. O da öyle yapmıştı, ablalarından habersiz aldığı üst başla. Tren penceresinden dışarıya baktıklarında gördükleri tek şey, kalanların el sallıyor olmasıydı gidenlerin arkasından. Mahi’nin yüreği iki değirmen taşı arasında sıkışmış̧ gibiydi, nefes almasını güçleştiren bir korku vardı içinde.

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Kitap Tanıtımı beslemesine abone olun.